4 Mart 2020 Çarşamba

Celal YILMAZ'ın kaleminden Ömer Seyfettin



Bir Dünya Yazarı Ömer Seyfettin
(deneme yazısı)

birinci bölüm

Yazar, edebiyatı şekillendiren sanatçıdır. Yol gösterici olmasının ötesinde, insanı yeniden tanımlamak, insandan yola çıkarak toplumu tanımlamak gibi son derece önemli görevleri vardır. Türk yazınında Ömer Seyfettin, zamanının çok ağır koşullarına karşın, evrensel değerler ile ulusalı, yerli ve milliyi buluşturan, idealist “Bir Dünya Yazarı” olarak bu görevi fazlasıyla yerine getirmiştir.

Yazar olmak önce iyi bir okur olmaktan geçer. Ömer Seyfettin, Türk klasikleri yanı sıra, dünya klasiklerini (Fransızca’dan) okuyarak, Türkçe’ye çevirerek kendisini yetiştirmiş, kısa hikâyeleri ile Türk hikâyeciliğine ve toplum yaşamına öncülük yapmıştır. Kadın ve çocuklar ile ilgili yazdıkları Türk toplumunda devrimsel ilkler olma özellikleri taşımaktadır. Hemşerisi Prof.Dr. Recep Duymaz’ın “Ömer Seyfettin - Çocukluk Cenneti Gönen Hikâyeleri” kitabında dile getirdiği üzere, çocuklar ve gençlerde birer eğitim değeri olan arkadaşlık, fedakârlık, çalışkanlık, milli ve manevi değerlere, verilen söze bağlılık, güçlü bir hayvan sevgisi onun hikâyelerinde sık sık karşımıza çıkan, insanlığın ortak değerleridir.

“Geliniz Canip Bey, edebiyatta, lisanda bir ihtilal vücuda getirelim... Ah büyük fikir! Say, sebat ister!” satırlarıyla sonlanan mektubuyla (1911) Ömer Seyfettin, yazında yalın Türkçe’nin başlangıç ateşini yakar ve yazılarında ısrarla Türkçe konuşma dilini uygulayarak Yeni Lisan hareketinin başarıya ulaşmasında en önemli etken olur.

Ömer Seyfettin’in tüm yazdıklarını (külliyatını), son yıllarda üç kitapta toplayarak yayımlayan Prof. Dr. Nazım H. Polat “Ömer Seyfettin’in diğer önemli bir cephesi de dilciliğidir. Denilebilir ki Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan en büyük miras Arapça-Farsça karşısında istiklâl mücadelesini kazanmış Türkçedir ve bu mücadeleyi kazanmada en büyük pay sahibi ise Ömer Seyfettin’dir”



Ömer Seyfettin İçin Ne Dediler?
(bütünsel değerlendirmelerden alıntılar)

Ziya Gökalp “Ömer Seyfettin bugünkü Türkçemizin Christophe Colomb’udur... Kumanda ettiği hudut bölüğünün Mehmetçik’leri gibi gurur, övünme, menfaat hislerinden uzaktı (…) Puşkin gibi, Dante gibi dünya çapındaki sanatkârlar halka doğru gittikleri için, öncelikle milli olmayı becerdikleri için büyük sanatçı olmuşlardır”

Ali Canip Yöntem “Ömer Seyfeddin’in ehemmiyeti, yalnız kudretli bir hikâyeci oluşunda değildir. O, bütün edebî kıymet hükümlerini değiştiren bir merhalenin ta başındadır. Yani o bir inkılâpçıdır: Ömer Seyfeddin’e kadar devam eden bir edebî lisan, Ömer Seyfeddin ile başlayan diğer bir edebî lisan vardır.”

Yakup Kadri Karaosmanoğlu “...Ömer Seyfettin meğer istikbale hitap ediyormuş. Bir çoklarımız bunu vaktinde anlayamadık. (...) Öleli bunca yıl olduğu halde en hakiki ölüm olan unutulmaktan uzak duran Ömer Seyfettin işte bu kavgası ve zaferi ile ebedilik sırrına ermiştir…“

Reşat Nuri Güntekin “Ömer Seyfettin, benim çok sevdiğim ve beğendiğim bir insandı. Onun hala etrafımdaki canlı insanların birçoğundan daha fazla bir kuvvetle yaşadığını duyarım. (…) Ömer’in eseri ne kadar canlıdır, ne kadar hakiki sanat güzelliğiyle güzeldir.”

Hasan Ali Yücel “Ömer Seyfettin’in milliyetçiliği, tam bir kültür milliyetçiliği fikrine dayanır (…) Unutanlar, unutulmağa -daha yaşarken- mahkûmdurlar. Ömer Seyfettin gibi kendini unutturmamak için, eserleriyle mücadeleye devam edebilenlere ne mutlu!.”

Şükran Kurdakul “Ömer Seyfettin hikâyelerini, imparatorluğu yıkan savaşlar ortasında, memleket severlikle yazmıştır”.

Doğan Hızlan “…Onu bugünün şartları içinde değerlendirmekle kalmayıp edebiyat tarihi ve Türk dilinin anlaşılması alanındaki önemini de hatırlamalı. Her çığır açıcının her yenilikçinin görevi bir yere kadardır. Ömer Seyfettin hikâyesi olmasaydı bugünün okuyucuları bir Salt Faik’e geçemezlerdi.”

Selim İleri “…Ömer Seyfettin, öyküye gerekli ağırlığı tanıyan ilk yazarımızdır. Katılalım ya da katılmayalım tüm düşüncelerini öykü dünyası kurabilmek için geliştirmiştir…”

Mustafa Miyasoğlu “Ömer Seyfettin’in hikâyelerini okumayanımız yok gibidir, adını duyduğumuz veya yazılarına rastladığımızda, yıllardır göremediğimiz bir yakınımıza rastlamış gibi mutlu da oluruz. Bu bizimle onun arasında bir ruh akrabalığının göstergesidir ve Mevlana böylesi ruh akrabalıklarının kan akrabalıklarından önemli olduğunu söyler... Böyle yazarlar yalnız bizde değil, bütün dünya edebiyatında sayıca çok fazla değildir... Çok yönlü eserleriyle çağdaş bir klasik haline gelen ve bağımsız aydınların yetişmesine yol açan eser ve görüşleriyle tanınan bir şahsiyeti okuyup tartışmak...”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder