Tarihin paradigmik ilkelerini ele aldığım dizinin bu
bölümü ile gelecek aydakinde, stigmerji (stigmergy) kavramının
tanıtımını yaptıktan ve önemini belirttikten sonra tarih ile olan ilişkisini
ortaya koymaya çalışacağım.
Esas olarak enformatikte bilişimin (enformasyonun)
kendiliğinden entegrasyonu ile ilgili algoritmaların oluşturulması sırasında
bilginin toplulaştırılarak entegre olması olgusunu sağlamak ve bu işlemi
tanımlamak için yakın zamanlarda kullanımı çok revaçta olan bir kavram, bir model (taslam) ve de bir yöntem olmakla birlikte stigmerjinin kökeni biyolojiye ve
oldukça eskilere dayanmaktadır.
Stigmerji, evrim kuramının iki görüngesi olan Darwinyanizm ve Lamarckizm’den kendine ikincisini şiar
edinmiş, toplam 52 cilt tutan zooloji kitapları ile ün
yapmış Fransız zoolog Pierre-Paul Grasse’ın (1895-1985) termitoloji kapsamında yaptığı çalışmalar
sırasında 1959 yılında türettiği bir terimdir. Bu bağlamdaki anlamı ile stigmerji, sosyal hayvanlar olarak karıncaların genetiğine işlenmiş
olan topluluk çaplı işbirliğinin dolaylı koordinasyonu (eşgüdümü) davranışını
tanımlar.
Böylece stigmerji, ajan (karınca) ve aksiyon’un (etken ve eylem veya amil
ve fiil diye de belirtilebilir), yani yuva yapmanın, dolaylı yolla koordine edilmesi şeklinde kendiliğinden
ortaya çıkan bu durumu ifade eden kavramdır. Ayrıca bu kapsamda, bir öz-organizasyon
biçimi mahiyetiyle, «belirim”e (emergence) ve «sürü zekası” (swarm intelligence) paradoksuna açıklık getirmeye yarayan
bir olgu olarak da son derece yüksek bir öneme sahiptir.
Stigmerji terimi, 38 ciltlik «Zoolojinin
Ele Alınışı” adlı dev zooloji dersi serisinde entomolojinin (böcekbiliminin) termitoloji (karıncabilim) dalını
işlediği üç ciltlik bölümünde Pierre-Paul Grasse tarafından, anlaşılırlığı
artırmak için benim yaptığım bazı ekleme ve değişikler ile şöylece
tanımlanmaktadır:
«Stigmerji, termit yuvasının
yapımında her bir karıncanın fiilen yaptığı ile en yakın çalışan komşusunu ve
kendisini, bütün yapıyı tamı tamamına çevreye uyumlu bir şekilde oluşturmak
üzere yönlendirmesi ile kendini gösteren içgüdüsel bir olgudur (**).”
Bilindiği gibi, özellikle Afrika termitlerinin (karıncalarının) yuva yapım mimarisi sıcak çevreye uyum
sağlamak için yer altına yönelmek yerine yer üstüne metrelerce yükselme
biçimindedir. Sadece barınak olmanın ötesinde, bu yolla oluşan serinletici bir
havalandırmayla çok sıcak olan çevreye uyum sağlanan bu mimari oluşuma, yani,
fazladan olarak ortaya çıkan bu ekstra duruma, sinerji, ortaya çıkan fiili yapısal
biçime ise belirim (emergence) denilmektedir.
Anlatılan sinerjik durum ile biçimsel belirime yol açan bu sosyal davranışın
özündeki neden olan stigmerji, pek çok diğer bilimsel ve
teknolojik alanın yanı sıra «Occupy Movement” gibi yeni sosyal
hareketler bağlamında da kullanım bulmuş biyomimikrik bir modeldir (***).
Bu bakımdan konuyu, sosyal ve
beşeri bilimler açısından tarih yapıcı bir süreç bağlamında irdelemek 21. Yüzyılda ortaya çıkabilecek küresel
gelişmeleri önceden öngörebilme çabası için bir gereklilik olarak karşımızda
çıkmaktadır.
Bu yöndeki irdelemeleri de,
kendiliğinden ortaya çıkıp sosyal hareketleri tetikleyen insan-insan
ilişkileri bağlamında, ancak, şimdiye dek yapıldığı gibi tepeden inerek değil de, tabandan, yani yerelden başlayarak
yapmak gerekir. Bu kapsamda ortaya çıkan işbirliği nişini ise, bırakılan bir iz
veya soyut bir işaret vasıtası ile kendiliğinden dolaylı olarak koordine olan
bir durum mahiyetindeki sosyal stigmerjik sistem olarak ele almak gerekir.
Mustafa ÖZCAN