12 Aralık 2023 Salı

GÖNEN KENT KONSEYİ GÖNEN TARİHİ MİRASINI KORUMA ÇALIŞMA GRUBU TOPLANTISI

 

GÖNEN KENT KONSEYİ

GÖNEN TARİHİ MİRASINI KORUMA ÇALIŞMA GRUBU TOPLANTISI

TOPLANTI NO:51

TOPLANTI TARİHİ: 7.12.2023

TOPLANTI YERİ: GÖNEN ÖMER SEYFETTİN KÜLTÜR MERKEZİ.

Katılımcılar:

1-Mustafa ÖZCAN

2-Faruk BİRAY

3-Abdullah YILMAZ

 

TOPLANTIDA GÜNDEME GELENLER:

1-2023 yılında tamamlanan faaliyetler:

i)Gönen kültür yaşamına katkı sağlayan Cumhuriyet’in 100. Yılında Gönen Sempozyumu yapılması.

ii)Editörlüğünü Mehmet KARAYAMAN ve Samet ARIKER’in yaptığı Gönen Üzerine Araştırmalar kitabının yayınlanması.

iii)Bu sene ikincisi düzenlenen 2. Gönen Kültür-Kitap Günleri 23-26Kasım2023 tarihlerinde Ömer Seyfettin Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

iv)Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Carolina’dan Chapell Hill ile Gönen’in Kardeş Şehir –Sister City- olması çalışmaları kapsamında Prof. Dr. Nur Onvural Gönen’i ziyaret etti. Belediye başkanı ile görüştü.

v)Kardeş Kent Konseyi Çalışma Grubu olan Kadıköy Kent Konseyi Tarihi Kültürel Miras ve Kent Belleği Çalışma Grubu ile ortak çalışma kararı alındı.

2-2023 Yılından 2024 Yılında devam edecek projeler:

i)Chapell Hill ile Kardeş Şehir olma çalışmalarına devam edilecek. Mehmet YILMAN

ii)Gönen Mozaik Müzesinin geliştirilmesi için çalışmalara devam edilecek. Mustafa Özcan

iii)Gönen Manilerinin toplanarak kitap haline getirilmesi. Samet ARIKER

3-2023 Yılında sürdürülen ve 2024 Yılında devam edecek çalışmalar:

i)Güney Marmara Kültür Platformları Birliği youtube kanalında Gönen hakkındaki Sözlü Tarih görüşme videolarının yayınlanması.

ii)Gönen hakkında aşağıdaki bloglarda yerel kültürel içeriklerin yayınlanması:

-gonenkulturplatformu.blogspot.com

-gonentarihimirrasinikorumaplatformu.blogspot.com

-gmkpb.blogsspot.com

-bandirmakulturplatformu. blogspot.com

4-2024 yılında yapılacak yeni işler:

i-Gönen’e kültürel anlamda katkı sağlamış insanların belirlenmesi

ii-Gönen Kent Müzesi için obje ve eser toplanması.

 

 

 

 

15 Kasım 2023 Çarşamba

2. Gönen Kültür ve Kitap Günleri

 

2. Gönen Kültür ve Kitap Günleri” etkinlik programı belli oldu. Buna göre etkinlikler, 23-26 Kasım 2023 tarihleri arasında, saat 14.00-19.00 arasında, Gönen Ömer Seyfettin Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.

İMZA GÜNLERİ

23 KASIM 2023 PERŞEMBE

Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal

İncilâ Çalışkan

Sevil Kar

Emine Özcan

Ahmet Batu

24 KASIM 2023 CUMA

Mustafa Mutlu

Gül Ayşe Aydemir Yaldız

Mustafa Özcan

A. Ersin Şenerler

Gürol Demir

25 KASIM 2023 CUMARTESİ

Onur Erol

Zekiye Yaldız

Hülya Yanık Aktay

Ayşe Yaldız

Önder Balıkçı

26 KASIM 2023 PAZAR

Ahmet Selçuk İlkan

Salim Nizam

Samet Çıldan

Işıl Akkoyunlu

Samet Arıker

KÜLTÜREL ETKİNLİKLER

23 KASIM 2023 PERŞEMBE

Saat: 13.30-Açılış

Saat: 14.00- Panel(Dijitalleşme ve medya, sosyal medya ve gözetim kapasitesi)

Konuşmacılar: Doç. Dr. Ahmet Güven, Doç. Dr. Yahya Turan, Öğr. Gör. Dr. Yakup Toktay

Saat: 18.00-Söyleşi(Ailenizin kumandası)

Konuşmacı: Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal(Akademisyen anne)

24 KASIM 2023 CUMA

Saat: 15.00- Seminer(Etkili ve eleştirel okuma)

Konuşmacılar: Doç. Dr. Adem Bölükbaşı, Doç. Dr. Yahya Turan

Saat: 18.00-Söyleşi(Özgürlikler)

Konuşmacı: Mustafa Mutlu(Gazeteci-Yazar)

25 KASIM 2023 CUMARTESİ

Saat: 14.00-Söyleşi(Gazetecilik anılarım)

Konuşmacı: Önder Balıkçı(Gazeteci-Yazar)

Saat: 18.00-Çocuk konseri

Sanatçı: Onur Erol

26 KASIM 2023 PAZAR

Saat: 14.00-Söyleşi(Kitap tanıtımı ve yazarlık üzerine)

Konuşmacılar: Salim Nizam, Samet Çıldan, Işıl Akkoyunlu, İncilâ Çalışkan

Saat: 17.00(Müzikal dinleti)

Ahmet Selçuk İlkan(Şair-Yazar)

 

KADIKÖY KENT KONSEYİ

 

KADIKÖY KENT KONSEYİ

TARİHİ KÜLTÜREL MİRAS VE KENT BELLEĞİ

ÇALIŞMA GRUBU

2023-2024 DÖNEMİ TOPLANTI TUTANAĞI

Toplantı No:4

Toplantı Tarihi: 10 Kasım 2023

Katılanlar: Filiz Sever, Server Dayıoğlu, Mine Dayıoğlu, Figen Sever, Birsen Sungur, Tevfik Candaş, Asiye Yavuz, Nevruzhan Orhon, İsmail Şevket Baki, Celal Yılmaz.

Gündem:1- ‘Haydarpaşa Arkeolojisi’ etkinlik sonrası analiz.

2-Kardeş Çalışma Grubumuz Gönen için POTLAÇ ile görüşme ve kitap gönderimi ile ilgili adres paylaşımı.

3-“Gönen’den Kadıköy’e Ömer Seyfettin” adlı etkinliğimiz hakkında görüşme.

4-Köşkler projemiz ile ilgili bilgilendirme.

5- Kasım ayında yapılacak müzeler gezisi ile ilgili bilgilendirme.

Kararlar: 1- 08 Kasım 2023 Çarşamba günü CKM’de ‘Haydarpaşa Arkeolojisi’ adlı etkinliğimiz büyük ilgi gördü. Katılımın da iyi olduğu etkinliğimize KADIKÖY LIFE dergisi yeni sayısında yer verecek ve hatta Haydarpaşa Arkeolojisi konu başlığı ile kendi araştırmalarını da katarak sırf bu konu için 5-6 sayfa ayıracaklarını bildirdiler. Bu etkinliğimizde neler konuşulduğunu merak edenler Kadıköy Life alarak etkinlikten haberdar olabilecekler.

2-Gönen Kardeş Çalışma Grubu Sözcümüz Mustafa Özcan ile görüşen Grup Sözcümüz Filiz Sever, toplantıda bu konuşmanın mahiyetini açıkladı. Ve Sayın Özcan’ın ifadesiyle isteklerini bildirdi: “Gönen’in kültürel mirası olan iğne oyası ve bu iğne oyasının bir milyon ilmekle yapılarak GUINNESS Rekorlar Kitabı’na girdiğini ve uluslararası arenada çok iyi tanındığını duyurmak adına, Feneryolu’ndaki POTLAÇ’a modernize edilmiş birkaç iğne oyası konularak tanıtım amaçlı teşhirini rica etti. Bu konuyla ilgili olarak Kadıköy Kent Konseyi’nin POTLAÇ ile yazışma yapması kararı alındı.

Kardeş Çalışma Grubumuzun kültürel mirası olan iğne oyalarının dünyada satışı ve pazarlanması aşaması için Grup Sözcümüz Filiz Sever, Tayvan’daki Türk girişimci, yazar ve tv programcısı olan Rıfat Karlova ile yazışarak Kardeş Grubumuz için uluslararası pazar arayışında bulundu.

3-11 Mart 2024 tarihinde CKM’de düzenleyeceğimiz ‘Gönen’den Kadıköy’e Ömer Seyfettin’ adlı söyleşimiz için afiş, bilgi vs. belgelerin en son 15 Ocak’a kadar hazır olması gerektiğini duyurarak, bu söyleşinin moderatörlüğünü yapacak grup üyemiz Celal Yılmaz’dan gelişmeleri öğrendik.

Grup üyemiz Celal Yılmaz konuşmacılar üzerine çalışma yaptığını, iki ismin Gönen’den olduğunu duyurarak, üçüncü isim için Kadıköy’den gazeteci Necati Güngör ile görüşeceğini belirtti.

Gönen’den etkinliğimize konuşmacı olarak katılacak kişiler ise;

Salim Nizam (Yazar)

Samet Arıker (Tarihçi)

11 Mart 2024’de Kadıköy CKM’de düzenlenecek etkinliğimize Gönen Belediyesi, Gönen Kent Konseyi ve Gönenlileri gezimiz sırasında davet etmiştik. Ömer Seyfettin konulu etkinliğimiz ile bu duyurumuzu tekrarlamış olduk.

Bu arada, Kardeş Çalışma Grubumuz kitabını yayınlamış ve bize ulaştırmak istiyor. Bizden de kütüphaneleri için başka Kadıköy kitapları rica ettiler. Biz de kütüphanemizdeki fazla kitaplardan göndermek üzere, onlardan adreslerini istiyoruz. Bizim adresimiz şöyle;

Kadıköy Kent Konseyi

Filiz Sever (Grup Sözcüsü)

Kurbağalıdere Caddesi, Ecevit Apt. 21/1

Hasanpaşa, Kadıköy / İSTANBUL

4-Grup arkadaşlarımızla köşkler konulu projemiz için araştırma yapmak üzere paylaşım yapmıştık. Araştırmalarını yapan Celal Yılmaz, Server Dayıoğlu ve İsmail Şevket Baki, paylaşımlarına düşen köşkler hakkında bilgilerini aktardılar. Bu konuyla ilgili notları Sözcü Yardımcımız Server Dayıoğlu kayıtlara almaktadır. Grup üyelerimiz Birsen Sungur ve Figen Sever de gelecek toplantıda araştırmalarını paylaşacaklarını belirttiler.

5-Haydarpaşa etkinliğimize gelen İslam Eserleri Müze Müdürünün daveti üzerine, kazılardan çıkan eserleri görmek için 21 Kasım 2023 tarihinde Avrupa yakasındaki Türk-İslam Eserleri Müzesi, İslam Eserleri Müzesi, Rahmi Koç Müzesi ve Miniatürk Müzesi olmak dört müzeye gitme kararı alındı. Bunun için Kadıköy Belediyesi’nden araç tahsis edilmesi rica edilecek.

Bir sonraki toplantımız için Watts App üzerinden duyuru yapılacaktır.

Bilginize sunulur.

Saygılar

Filiz Sever

Grup Sözcüsü

 

27 Ekim 2023 Cuma

TARİHTE CUMHURİYET BAYRAMI


 

Bazı zamanlar insanlara özel geldiği gibi devletler için de özel olan zamanlar vardır.

Ülkemizin kurtuluşundan sonra yeniden kuruluşu için yapılan düzenlemelerin en başında cumhuriyet yönetim sistemine geçişimizin 100 yılı sürecine girmiş bulunmaktayız.

Cumhuriyete geçişimize karar verildikten sonra egemenliğin kayıtsız şartsız halkta olduğu yönetim biçime geçilmesi her yıl 29 ekimde bayrak olarak kutlanmaktadır.

Bu eserin sahibi Atatürk’ün cumhuriyeti 29 Ekim gününe getirmesi de özenle seçilmiş bir tarihtir. Biliriz ki bu ülke 30 ekimde 1918 tarihinde imzalanan Mondros mütarekesi ile ülkemiz işgale başlama sürecine girmiş ve imzalanan Sevr antlaşması ile bu işgal resmileştirilmek istenmiş ve ülkemiz toprakları paylaşılmıştır.

Bu paylaşmaya karşı çıkan güçler, Erzurum, Balıkesir ve Sivas kongreleri ile toplanmışlar sonunda Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde verilen kurtuluş savaşından sonra ülkemizde artım yeni bir yönetim şekline dönülmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır.

İşte her yıl 29 ekimlerde kutladığımız cumhuriyet bayramları illerde ilçeler de köylerde okullarda kutlanmaya başlandığından, Gönen ilçemizde de bu kutlamalar ile ilgili en eski bir fotoğraf belediye arşivinde dikkat çekmiştir.

Bu fotoğraf harf inkılabından önce yapılmış olduğu anlaşılan bu görüntünün 100 yıla yakın bir bayram görüntüsü olduğundan önemlidir.

Bu fotoğraftaki yazılara bakarak harf devriminin yapıldığı 1 Kasım 1928 tarihinden önce çekilmiş olduğunu anlaşılmakta.

Yine fotoğrafta Atatürk’ün Gençliğe hitabesinden bir kısım alıntı yapıldığından anlamaktayız ki Atatürk nutkunu 15-20 Ekim tarihlerinde okumuş olduğundan bu bayram fotoğrafının çok net bir şekilde 29 Ekim 1927 tarihine ait olduğu çok açık olarak görülmektedir.

Cumhuriyetin 100 yılını kutlamaya hazırlanmakta olduğumuz günlerde 96 yıl öncesinde bir Cumhuriyet Bayramı kutlama fotoğrafının olması önemli bir kazanımdır.

Bu fotoğrafa baktığımızda; Takın üzerinde “Yaşasın Cumhuriyet” yazısını görmekteyiz. Yine kanat takılı kız çocuğunun “Cumhuriyet” yazısı görmekteyiz.

Öndeki iki erkek çocuğun taşıdığı yazılı dövizde ise Atatürk’ün Nutkunda gençliğe hitabesindeki “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” hitabeti bulunmaktadır.

Bu fotoğrafın Gönen’de ulaşılabilen en eski cumhuriyet kutlaması görüntüsü olması açısından önemlidir. Görüntüler ve verilen mesajlar ve bu bayrama verilen önem açısından Gönenliler için önemli bir tarihi kazanımdır.

100 yılını kutlayacağımız Cumhuriyetimizin sonsuza değin sürmesi dileği ile Cumhuriyet Bayramının önemini kavrayanların bayramını kutluyorum. Saygılarımla.

Av. İsmail Hakkı Konar

 

12 Eylül 2023 Salı

GÖNEN KENT KONSEYİ GÖNEN TARİHİ MİRASINI KORUMA ÇALIŞMA GRUBU 48. TOPLANTISI 7Eylül 2023 Perşembe GÜNÜ SAAT 16.00’DE GÖNEN ÖMER SEYFETTİN KÜLTÜR MERKEZİNDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

 

 

KATILIMCILAR:

1-      Mustafa ÖZCAN

2-      Mehmet YILMAN

3-      Samet Arıker

4-      Meriç SÜRER

5-      Yaşar AYBEY

6-      İsmail Hakkı KONAR

7-      Abdullah YILMAZ

 

Toplantının Gündemi:

Her ayın ilk Perşembe günü saat 16.00da Ömer Seyfettin Kültür Merkezinde gerçekleştirilen toplantıda Cumhuriyetin 100. Yılı kutlamalarında yapılması düşünülen konular ele alındı.

Grup üyeleri kutlamaların bir güne sığdırmak yerine bir hafta boyunca kutlanmasını önerdi. Kutlama Haftası içinde Kültürel Söyleşi ve ünlü yazarların imza Günü yapılabileceği düşünüldü.

 

 

 

5 Ağustos 2023 Cumartesi

IŞIL AKKOYUNLU’NUN ŞİİRLERİNDE YEREL KÜLTÜREL UNSURLAR

 

 

                                                                                                                  Abdullah YILMAZ

Işıl Akkoyunlu Kimdir?

Gönen’de doğan öğretmen, yazar Işıl Akkoyunlu:

Halkla İlişkiler, İşletme Fakültesi, Kozmetik-Güzellik Uz, Ayla Algan Ekol Drama, sinema ve tiyatro mezunudur. Dizi film ve reklamlarda da rol almıştır.

“Işıl Işıl Güzellik” kitabı, “Işıl Işıl Yürek” “Işıl Işıl Sev” ve “Kadınsan” “Gönencem” kitapları yayınlanmıştır.

Cinius Yayınlarından Şubat 2017 yılında çıkan Işıl Işıl Yürek şiir kitabında, Çok Seviyorum, Seni Sevmek Ata’m, Söz Ata’m, Atam Gibi şiirlerinde görülebileceği gibi ulusal değerlere değinmiş bir şairdir.

Günlük hayattan şiirlerini beslediğini hissettiğimiz şairimiz Işıl Işıl Yürek kitabıyla 2018 Altın Kalem ödüllerine layık görülmüştür.

Işıl Işıl Yürek kitabının sayfalarına yolculuk yapınca şairimizin bazen, çocukluğunda geziyoruz bazen de Işıl Işıl sevginin nasıl olması gerektiğini öğreniyoruz.

Şairimizin Kadınsan isimli kitabında ve diğer kitaplarında Gönen’den izler de buluyoruz.

Şimdi Gönen’i Işıl Akkoyunlu’nun kendi şiirlerinden dinleyelim.

CANLILARIN SEVGİLİSİ

Vitrinleri çok, park yolunun

Kalabalık, uzun ince yolunda

Bir başına, isyanını haykırır,

Kâh camda, kâh kapı önünde,

Hep birilerine kızar, söylenir,

Bütün gün, kendinle konuşur,

Apartmanların, tam da köşesinde,

Eski, tek katlı ahşap evinde,

Parka gidenleri seyreder, ya da,

Mutlaka, çöp bidonlarının başında,

Peşinde, sanki bütün kasabanın,

Evsiz, barksız kedi, köpek ordusu,

Artan ekmekleri, yiyecekleri toplar,

Çöpten onlara verir, korur gözetir,

Eşi vefat edince, tümden benliğini,

Başıboş gezen, canlılara adamıştı.

Onları, herkeslerden, çok sever,

Yaz, kış gözümüz arkada kalmaz,

Kadriye abla, aç susuz bırakmaz,

Hepsiyle ilgilenmesi, huzur verir.

Sürekli isyanı nedendir, bilinmez,

Halli, dertli kimseyle sohbet etmez,

Bir şey desen, hemen de sinirlenir,

Bazen savaş ederdi sanki kendinle,

Kime öfkelenir, kime söylenir bilinmez,

Yoldan geçenler, mutlaka ona bakar,

Meraklı bakan gözlere, daha da kızar,

Sanırsınız, insanlardan nefret eder,

Ne söylediği, hiçbir zaman anlaşılmaz,

Sevgisi sadece, sevimli canlılara.

Park yolunun olmazsa, olmazı,

Canlıların dostu, Sevgili Kadriye abla,

Bir gün, sela seslerinde, yitip gitti.

Kadriye ablanın, çok sevdikleri,

Boynu bükük, uzanan dost elsiz,

Kalabalık park yolu, ıpıssız kaldı.

(Kadınsan, 2018, sayfa72-73)

 

ÇOK ŞANSLIYIM

Unutulmaz, değerli yazar,

Ömer Seyfettin’in doğduğu,

Birbirinden anlamlı, öykülerinde,

Kasabamızın girişinde yazan, cümlesi:

“Ben Gönen’de doğdum.”

Ömer Seyfettin’in kitaplarını,

“Beyaz Lale”, “Yalnız Efe”, “Falaka”,

“Bahar ve Kelebekler”, “Pembe İncili Kaftan”,

Ve daha nice eserlerini, su gibi,

Aynı mahallesinde severek okudum.

Arkadaşlığın, fedakârlığın değerini,

Verilen sözlere bağlılığın önemini,

Cancağızım demenin, güzelliğini,

Hayvanları, en çok da atları sevmeyi,

Öğüt veren öykülerinden öğrendim…

Oksijeni bol, yeşillikler içinde,

Asırlık, ulu ağaçların altında,

Saatlerce çitlembik topladım.

Tahta masalı, havuzlu parkta,

Serinleten, gönül huzuruna,

Burcu kokan, çayımın tadında,

Demli sohbetlere, şahit oldum…

Gönen’in, iki yakasını ayıran,

Tarihi köprüde, yürüdüm,

Annemin, ellerinden tutup,

Yol boyunca, sabırsızlıkla,

 Karıncaların telaşını, sordum,

Düğünleri var masalını, dinledim!

Karıncalara, kıyamayan yüreğimi,

Çok sevdiğim, annemden,

Ölünceye dek miras aldım.

Gelincik tarlasında, koştum,

Papatyalardan taç, yaptım,

Çıplak ayaklarımla, sekerek,

Gönen çayından geçtim...

Biricik kahramanım babamla,

Sevinçten, havalara zıplayıp,

Gün boyu, oltayla balık tuttum…

Kışın, karlarda yuvarlandım.

Hafta sonları olmazsa, olmaz,

Dertlere deva, şifalı sularında,

Şarkılar söyleyerek, yıkandım.

Ev geçimine, katkıda bulunan,

Annemden, komşu teyzelerden,

Yedi yaşında, oya yapmayı,

Yardımlaşmayı, el uzatmayı,

Değerlere, saygı duymayı,

Arkadaşlığın, dostluğun önemini,

Çıkarsız, sevginin güzelliğini,

Evimizin bitişiğinde, okunan ezan sesini,

Annemin kışı, bahara çeviren gülüşünü,

Babamın gücünü, merhametini,

Başarılı olduğumuzda, yere göğe sığmayan,

Mutluluk dolu, heyecanlarını sevdim.

Şeftalisi, patlıcanı, pirinci, zeytini,

Eti, sütü, loru, yoğurdu, peyniri,

Keşkek, koca kulak, saçaklı mantısı,

Höşmerim, ovma, sütlü kabak,

Dünyaca ünlü tatlarını, doyasıya tattım…

Doğa yürüyüşlerinde, Alacaoluk Kalesi’nde,

Ay yıldızlı bayrağımızı, dalgalandırırken,

Gönenli olmanın, gururunu yaşadım.

Annem, babam, dedelerim, atalarım gibi,

Çok şanslıyım, “Ben de Gönen’de doğdum.”

Kadınsan 2018 sayfa96-98

Kadınsan isimli şiir kitabında olduğu gibi Favori Yayınlarından 2020 yılında çıkan Işıl Işıl Sev kitabında da Gönen şiirlerini görmekteyiz.

ÂŞIKLAR KÖPRÜSÜ

Mis kokular yayar, mor menekşeleri,

Entarilerini giyinmiş, yeşilin tonlarında,

Asırlık, çitlembik ağaçlarının gölgesinde,

Gönen’in sevdasıdır, aşıklar köprüsü.

 

Üstünde binlerce çocuk oynadı, koştu,

Gelinlik kızların elleri, sevgiliye kavuştu,

Gönen’de yaşayanlar, huzurla yürüdü,

Gönen’in sevdasıdır, âşıklar köprüsü.

 

Unutulmaz anılara şahittir, resimlerde,

Yıkılsa da yeniden yapılır şevkle.

Gönen sevdalıları, kalbi atar üzerinde,

Gönen’in sevdasıdır, âşıklar köprüsü.

(Işıl Işıl Sev 2020 sayfa 60-61)

 

YEŞİL GÖNEN

Kınalı ellerinde hep iğnesi, ipliği,

Göz nurudur, çemberindeki oyası,

Marifetlidir, Gönen’in kadınları.

Menekşeler kokar, yeşiller içinde,

Beyaz kuğular salınır, gelin gibi,

Tahta masalı, büyük havuzlu parkı,

Daimi dostlar buluşur, çay deminde.

Yeraltından çıkar, kaynar suları,

Dertlere, bin devadır kaplıcaları.

Pembe güzellik katar, güzelliğe,

Dağ Ilıcası’nda, gençleştirir suyu,

Manav tarhanası, saçaklı mantısı,

Yazar Ömer Seyfettin’in doğduğu,

Öykülerinde, özlemle andığı yeri,

Eti, sütü, peyniri, yoğurdu, pirinci,

Gönen’dir, bulunmaz tatların yeri.

(Işıl Işıl Sev 2020 sayfa 80)

 

7 Temmuz 2023 Cuma

GÖNEN KENT KONSEYİ GÖNEN TARİHİ MİRASINI KORUMA ÇALIŞMA GRUBU 46. TOPLANTISI


6TEMMUZ 2023 Perşembe GÜNÜ SAAT 14.00’DE GÖNEN BELEDİYESİ TOPLANTI SALONUNDA OLAĞANÜSTÜ GÜNDEMLE GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

 

KATILIMCILAR:

1-      Mustafa ÖZCAN

2-      Mehmet YILMAN

3-      Samet Arıker

4-      Ali Gültekin ONAR

5-      Hikmet KÜÇÜKKÖSE

6-      Faruk BİRAY

7-      İsmail Hakkı KONAR

8-      İzzet Fuat ONAR

9-      Melek KÜET

10-  Kadri BAYAR

11-  Dilek KÜÇÜKKÖSE

12-  Kevser RUHİ

13-  Abdullah YILMAZ

 

Gündeme Gelenler:

Her ayın ilk Perşembe günü toplanan Gönen Tarihi Mirasını Koruma Çalışma Grubu, kurulacak Kent Müzesinde sergilenmek üzere tarihi Gönen fotoğraflarını inceledi. Büyük çoğunluğu siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan arşivde bayram, düğün, tören, panayır gibi toplumsal olayların görüntüleri vardı.

En eski fotoğrafların 1920li yıllara tarihlendiği görülmekteydi.

 

7 Haziran 2023 Çarşamba

Osmanlı Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -Xxx-

 


 

Mustafa ÖZCAN           m

 

Yazı dizisinin bu son makalesinde, Osmanlı tarihi ile tarihin paradigmik ilkeleri arasında olabilecek ipuçlarını bulmak için öncekinin devamı olarak konuya tarihöncesi disiplini görüngesinden bakan çıkarsamalar için deneme yapmaya devam edeceğim.

Her zaman olduğu gibi konuyu ilkin bütünsel (holistik) tarz ile ele almak üzere, tarihintikal etmiş Türk devletlerinin baştan sona doğru olan kronolojik akışında Osmanlı’nın yerini anımsamakla başlıyorum; hatırlanacağı gibi Osmanlı 16 devletten oluşan resmi sıralamada en sondaki devlettir.

Ayrıca, proto-Türk tarihi ile başlayan iki bin iki yüz yıllık tarih süreci boyunca kurulduğu belirtilen bu 16 devletin ortalama ömrünün iki buçuk asır olmasından hareket ile de Osmanlı’nın iki buçuk kata varan bir ömür ile bunların içinde yaşamda kalım bakımından olağanüstü bir başarı sağlamış olduğunu da vurgulamalıyım.

İşte böyle bir başarıyı yaratan çevresel etmenler ile bünyesel özelliklerin ne olduğunun anlaşılması konusunu ele alalım. Bunun için konuya bütünsel-sistemik bir görünge ile bakmak gerekmektedir. Bu kapsamda yapılacak değerlendirme için ‘tarih yazımının “7t’li ” yöntemi‘nin(1) “tahlil , tefsir ve terkip ” şeklinde verilen son üç adımına başvurulması uygun seçim olacaktır.

Böylece, analiz (tahlil ) ve yorum (tefsir ) ile sağlanan sonuçların ardından sentezinin (terkip ) yapılması sonucunda konunun tümlevi (entegrali) sağlanır ki, bu aşamada da konunun evrensel diyalektik tarihsel akışın uzun dönemli ve derin nitelikli spiral gelişme süreci modeli ile açıklanmasını olanaklı kılar.

Öte yandan, bu tür uzun dönemli ve derin nitelikli tarihsel olayların aydınlatılması ile ortaya çıkan tarihsel olgulara evrensel bir karakter kazandırılmasıyla da şüphesiz ki tarihin paradigmik ilkelerinin belirlenmesi aşamasına ulaşılır.

***

Şimdi konuya, tarihöncesi bağlamında ve 7t’li ” yöntem çerçevesinde holistik tarzın soyut yanı olan düşüncenin kayda geçmiş somut yanı olan arkesinin temsili olarak Türklerin yazılı yapıtlarını ele almak sureti ile bakalım. Bunun için konuyu 8. yüzyıl da bulunarak Türklerin ilk yazısı kimliği ile arkeoloji dünyasında kayda geçmiş olan “runik ” harfli Göktürk alfabesi ve dilindeki Orhun Yazıtları (2) içeriğinin bileşenleri üzerinden kısaca irdeleyelim.

Yazıtlar Türklerin devlet anlayışı, kültürel öğleleri ve sosyal yaşantısı ile ilgili bilgiler içerir. II. Göktürk Kağanlığı’na ait olup 1889 yılında Moğolistan’ın Orhun Irmağı Vadisi’nde bulunan bu yazıtlara keşfedildikleri yer nedeni ile Orhun Yazıtları denmiştir. Eski adı kitabe ve Göktürk önderleri adına dikilmiş olan üzeri kazılarak yazılmış bu anıt taşlar Orhun Irmağının yanı sıra Orta Asya Moğolistanı’nın diğer bazı yerlerinde de halen mevcudiyetlerini sürdürmektedir 

Göktürk Alfabesi, Danimarkalı  dilbilimci Vilhelm Thomsen  tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof ’un yardımıyla çözülmüş ve keşif 1893 yılının  15 Aralık  günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi‘nce bilim dünyasına duyurulmuştur. Yazıtların araştırılmasına başından itibaren pek çok ülkenin arkeolog ve dilbilimci Türkoloğunca katkı sağlanmış olmasına karşın “Türk Toplulukları ” içinde konunun araştırılmasına yönelik ilgi sadece Türkiye ’de, o da, 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonra duyulmaya başlamıştır.

Yazılış tarihleri, Kül Tigin Yazıtı için 732  yılı ve Bilge Kağan Yazıtı için 735 yılı olarak verilen Orhun Yazıtları, bulunduğunda Türkler için tarihöncesinin bitişinin zamanını belirlediğinden Türk Tarihine dair olağan üstü bir değişim dönemini ifade etmesi yönü ile son derece önemlidir.

Böylece, yeryüzünde Tarihöncesini ilk bitirenler olan Sümerler için yazılı tarih veya daha kısa bir deyişle tarih, beş bin beş yüz yıl önce başlamış iken yerleşik olmadaki gecikme sonucunda Türkler için yazılı tarih sadece bin üç yüz yıl önce başlamıştır. Dört bin yılı aşan bu yazıya dayalı kültürel uçurumun yarattığı boşluk entelektüel gecikmişlikteki aranın kapanmasını güçleştiren “katı bir duvar ” olarak halen karşımızda durmaktadır.

Sonuçta, tarihte gelişme sürekliliğini binlerce yılı bulan yazılı kültüre dayandırarak sürdüren “birleşik kıta” Avrasya’nın iki ucundaki Çin ve Avrupa , kıtanın ortasında kadim çağlardan beri bu olanaktan uzun dönemler süresince mahrum kalmış olan Orta Asya’nın sözlü kültürlü halklarına karşı kesin bir üstünlük sağlamıştır.

İşte Osmanlı’nın, diğer Orta Asya Türk devletlerine kıyasla devletin sürekliliği yönündeki kısmi de olsa göreceli üstünlüğü, kentleşmiş olmaktan dolayı maddi kültür ve yazılı seküler uygarlığa sahip Avrupa ‘ya ikinci milenyum un ikinci çeyreği nden itibaren komşu olmayla maddi kültür ve yazılı seküler uygarlık yönünde az da olsa sağlamış olduğu gelişmişliği dolayısıyladır.

Kaynaklar

(1) http://kadikoydusunceplatformu

 

                                                                             

9 Mayıs 2023 Salı

KEMAL FERDİ BURCUOĞLU’NUN GÖNEN VE ÖMER SEYFETTİN KİTABI

 

                                                                                          

                                                                                                            Abdullah YILMAZ

Kemal Ferdi Burcuoğlu Kimdir?

Nüfus kütüğüne kayıtlı olan adı Ahmed Kemal Burcuoğlu olmasına rağmen, nedeni bilinmemekle birlikte Kemal Ferdi Burcuoğlu olarak tanınmaktadır. Aslen Gönenli olan yazar, babasının Ziraat Bankası müdürü olarak görev yaptığı Sındırgı’da 1Temmuz 1900'de dünyaya gelmiştir. Anne adı Leyla, baba adı Halil Rıza’dır. Osman Ziya ve Celal adında iki kardeşi vardır. Öğretmen olan Kemal Ferdi Burcuoğlu, Kurtuluş Savaşında 4. Tümen Topçu Alayı 1'inci Bölükte asteğmen rütbesiyle zabit vekili olarak görev yapmıştır. Kardeşi Osman Ziya Bey gibi Kemal Ferdi Bey de Kurtuluş Savaşı sonrasında TBMM kararıyla kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır. İleri düzey Fransızca bilen; edebiyatı, okumayı, yazmayı çok seven Kemal Ferdi Bey, aynı zamanda keman da çalan sanatçı bir kişiliğe sahiptir. İzmir Erkek Muallim Mektebi’nden arkadaşı Mahmut Özay ile beraber derledikleri 1952 yılında yayınlanan “Kırklar Meclisi” adında bir eseri daha vardır. Ayrıca Türk Dili Gazetesi'nde yazıları yayınlanmıştır. 18 Mart 1953 Yenice-Gönen Depremi’nde Gönen Şehir Kulübünde kitap okurken göçük altında kalan Kemal Ferdi Bey, daha sonra Bandırma’ya taşınmış ancak göçük altında kalmanın neden olduğu sağlık sorunları nedeniyle 10 Temmuz 1953 tarihinde vefat ederek Bandırma’da son yolculuğuna uğurlanmıştır.

Gönen’in köklü ailelerinden Ispartalıoğullarından Elmas Hanım ile evli olan Kemal Ferdi Bey’in Zehra Necla Güneş, Yıldız ve Aysu adında üç kızı vardır. Kızları da vefat etmiş olup: Sevil İslamoğlu, Tayfun Alatlı, Levent Alatlı ve Azize Ufuk Varol Nalbur adında dört torunu hayattadır.

Gönen ve Ömer Seyfettin

Kitabı yayına hazırlayan Tarih Eğitimi Uzmanı Samet Arıker eserin 1946 yılında yazılması nedeniyle tarihi önemini vurgulamaktadır.

Gönen’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı anısına yayınlanmıştır.

Yazar Gönen Tarihi bölümünde İsmail Hakkı Uzunçarşılı’dan Evliya Çelebi'den faydalanıp T. Turan (Turhan Turhanoğlu olabilir)'a dair iki belgeden faydalanmıştır.

İlerleyen bölümlerde Gönenli önemli şahsiyetler, İstiklal Harbinde Gönen, Gönen Folkloru, Gönen’in yöneticileri ve Ömer Seyfettin’den bahsetmektedir.

Kitapta ayrıca 92 tane Gönen’de söylenen maniye yer verilmiştir.

Gönen'in İLK FOLKLORİK TARİH çalışması olan eserin sonunda Gönen’e damga vurmuş yirmi bir önemli şahsiyetin bulunduğu fotoğraflar bölümü vardır.

Güney Marmara Kültür Platformları Birliği üyeleri tarafından bir sahafta bulunan bu eser, Gönen Belediyesi tarafından satın alınmış, Samet Arıker tarafından yayına hazırlanmış ve Ceren Kitabevi tarafından basılmıştır.

 

Osmanlı Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -Xxıx-

 

 

 

                                                                                                                         Mustafa ÖZCAN

 

 

Bu dizinin son iki deneme Aydınlanma Çağı’nın bir sonucu ve bir bilim kimliği ile uzantısı olan antropolojinin alt dallarından bir olarak, insanın yazı öncesi dönemlerine ait bulgular bağlamında maddi kültürel varoluş prehistorya tarihöncesi perspektifinden bakarak Osmanlı ve paradigmik ilkeler konusu için çıkarılabilecek ipuçlarını bulmaya çalışacağım.

Ama ilkin, gene dizinin tüm makalelerinde olduğu gibi ele alınan denemede ilkeler e ipucu vermesi yönü ile incelenen konuya yönelik olarak kısa bir bilgilendirme sunmakla yazıya başlamak istiyorum.

Denemenin başındaki tanımlama ya bakıldığında tarihöncesinin (1) sona eriş tarihi yazının bulunuşuna dek sürdüğünden bu durumun kıtalara ve bölgelere göre son derece değişken olması gerektiği kolayca anlaşılır. Örneğin tarihöncesinin bitiş tarihi, Aşağı Mezopotamya Sümerler için 5500 yıl öncesine dek giderken, Yeni Gine’nin yerli halkları içinse sadece 100 yıl kadar önceye dayanır.

Öte yandan, antropolojinin, böylece de tarihöncesinin de kurucusu olarak bilinen Danimarkalı antika-bilimcisi Christian Jürgensen Thomsen (2) tarihöncesi için, üçlü bir düzen ile hem bol olmaları hem de binyılları aşan dayanıklılıkları nedeni ile arkeolojik kazılar da kolayca bulunabilen yapıntı malzemeleri taşbakır ve demir e dayanan bir bölümlendirme dönemleri tanımı yapmıştır.

Günümüzde teknoloji veya araçsallaşma olarak da ifade edilen insanoğlu doğa ve nesneler ile olan ilişkileri sonucunda bulgulayarak kullandığı, maddi kültür diye adlandırılan yapıntısal şeyleri temsil eden teknik olgu kadim geçmişe yönelik olarak incelenmesinin gerekliliği konusundaki ilk düşünceler 16. Yüzyıl coğrafi keşifler

16. Yüzyıl coğrafi keşiflerle yeni bulunmuş yerlerden Kitab-ı Mukaddes ’te hiç söz edilmemiş olmasının Avrupalı entelektüeller arasında yarattığı şok hali, tarih yazı önceki döneminin de etraflıca araştırılması gerektiği fikrinin doğuşuna temel etken olmuştur. Bu çığır açıcı gelişme, toplumdaki dinsel gökselliği otoritesine karşın bilimsel yerselliğin dar çap ta da olsa daha başlangıçta embriyonik yerleşik düşünce haline gelmesine yol açarak 17. Yüzyıl bilimsel devriminin tetikleyicisi de olmuştur...

Ayrıca diğer bir taraftan da, insanoğlunun tarihöncesi konusu, antikacılar için eski sikke ticareti işi ve meraklılar, entelektüeller ile aristokrat koleksiyoncular nümizmatik hobisi faaliyeti şekline bürünüp bilimsel alanın dışındakilerin de ilgisini çekerek uzun dönemler boyunca genel in gündeminde kalarak Avrupa’daki önemini 19. Yüzyıl ortalarına dek sürdürmüştür.

19. Yüzyıl ortasından itibarense tarihöncesi Avrupa ’da üzerinde hüküm süren devrimci atmosfer in tetiklediği maddeci düşünce etkisi bilimsel nitelik kazanma yoluna girmiştir. Bu süreçte, giderekten efsaneler den arkeolojik kazılar yönelen çalışmalar sonucunda da tarihöncesi gözlemsel bulgulara dayanan bilimsel disiplin kimliğine kavuşmuştur.

Gene tarihöncesi antropoloji kimliği altında olarak, bu dönem süresince jeoloji ve evrimsel biyoloji ile birlikte gözlem ve deney in dinsel dogma ya olan bariz üstünlüğünün sonucunda Batı entelektüelliğinin özü olan göksel hümanizm yersel hümanizme dönüşümünü de sağlamıştır. Böylece de 19.-20. Yüzyıl kavşağında, insanoğlu iki buçuk milyon yıllık geçmişinin holistik disiplini olması niteliğinin sahipliği ile öne çıkan tarihöncesi bilim düşüncesi Batı dünyası yerleşik egemen anlayış olarak derinliğine nüfuzunda en çok etken olan jeoloji, evrim antropoloji sonuncusunun en kritik özellikteki alt disiplini olarak temayüz etmiştir.

Ve bu süreçte tarihöncesi, 20. Yüzyıl sonu ile 21. Yüzyıl başı arasındaki dönemde paleo-genetik ve nüfus genetiğinin ortaya koyduğu bulgularla sosyal ve beşerî bilimler deki merkezi konum u ve multi-disipliner karakteri ile artık sadece akademik camia entelektüel dünya kritik önem bilimsel işlev görmeye başlamıştır (3)

________________

(1) Bu konuda Wikipedi’nin yetersiz olsa da https://tr.wikipedia.org/wiki/Tarih%C3%B6ncesi sayfasına veya daha olan Wikipedia’nın

 

 

8 Mart 2023 Çarşamba

OSMANLIDA İLK KADIN AKTİVİSTLERDEN ULVİYE MELVAN CİVELEK

 

                                               İsmail Hakkı Konar

1893 tarihinde Balıkesir ili Gönen ilçesi Hacıvelioba köyünde doğmuştur. Kafkas göçmeni olan bir ailenin çocuğu olduğundan sıkıntılı bir yaşam içerisinde iken aile yakınlarının önerisi ile Osmanlı sarayına saray içi hizmetlerde yetiştirilmek üzere İstanbul’a gönderilmiştir.

Saray adabını ve eğitimini burada almıştır.13 yaşında iken 2.Abdulhamit’in üvey kardeşi olan 70 yaşındaki Hulusi Efendi ile 1906 yılında evlendirilmiştir. Bu evlilik eşinin ölümü nedeniyle 7 yıl sürmüştür.

Daha sonra Serbesti gazetesi sahibi Melvanzade Rıfat ile evlenmiştir. Eşinin matbaası olması nedeniyle 4 Nisan 1913 te “Kadınlar dünyası ”isimli dergiyi kurmuştur.28mayıs 1913 de Kadınların eğitim, istihdam ve kıyafet haklarını iyileştirmek amaçlı “OSMANLI MÜDAFAA-İ HUKUK-I NİSYAN CEMİYETİ isimli derneği kurarak kadınların haklarını savunma girişimlerini başlatmıştır.

Önceleri bu dernek sadece Müslüman kadın üyelerden oluşmakta iken sonrasında bu derneği Osmanlıda yaşayan azınlık kadınlarının da üye olması sağlanmıştır.

Bu dergi 100 sayı kadar günlük yayınlandıktan sonra haftalık yayınlanmaya başlamıştır.108. Sayısından sonra bu dergide yayınladığı yazılarında eşinin soyadını da ekleyerek Ulviye Melvan ismi ile yazılarını yayınlamaya başlamıştır.

Kadınlar Dünyası dergisini diğer dergilerden ayıran en önemli farkı dergide çalışanların ve yazarlarının tümünün kadın olması idi.Bu derginin bir diğer önemli yanı ise Osmanlıda ilk kez Müslüman kadınların fotoğrafını yayınlayan dergi olması idi.

Ulviye Melvan, dergide yayınladığı yazılarında ağırlıklı olarak kadınlara eğitim hakkının tanınması, iş yerlerinde eşit ücret almaları, memuriyet hakkı tanınması, kadınların peçe yerine başörtüsü kullanmalarına yönlendirilmesi konusuna ağırlık vermiştir.

Yazıları kamuoyunda etkin olmaya başladığında ilk kez yedi kadın PTT de işe başlamışlardır. Ayrıca kadınların yüksek eğitim göreceği İnas Darülfünunu 1914 yılında kurulmuştur.

Yine dergi Fransızca da sayılar çıkartarak Avrupa’daki Kadın Hakları Savunucuları ile yayınlık kurma yoluna gitmiştir.

Kurtuluş Savaşı ile dergi sıkıntılı anlar yaşamaya başlamış Ulviye Melvan, dergiyi 1921 yılına kadar yönetmiştir.

Ulviye Melvan eşi Rıfatzade Melvan’ın, Kurtuluş Savaşı karşıtı yazıları ve düşman ile işbirlikçi girişimleri nedeni ile 28 Mayıs 1924 yılında çıkarılan 1064 sayılı kanunla Türk vatandaşlığından çıkartılan yüzellilikler arasında sürgün edilmiştir.

Ulviye Melvan, bu nedenle eşinden boşandı ve öğrenci yurdu işletmeye başladı. Yurt işletmeciliği yaparken tanıştığı Antakyalı Doktor Ali Muharrem Civelek ile ailesinin karşı çıkmasına rağmen 1931 yılında evlenip Antakya’ya yerleşti.

Ulviye Civelek evliliklerinden çocuğu olmamıştır. Lütfiye isimli bir çocuğu evlatlık olarak sahiplenmiştir.9 Nisan 1964 de öldü. Mezarı Antakya Asri Mezarlığındadır. Mezarına Kadınlar Konseyi tarafından bir hatıra levhası asılmıştır.

Eşi Dr. Ali Muharrem Civelek Kırıkhan’da 1967 yılında Ulviye Civelek adına bir kütüphane kurmuştur. Kırıkhan’da adı bir sokağa adı verilmiştir. Bir de adına çeşme yaptırılmıştır.

Gönen de de adı bir caddeye verilmiştir.

Ulviye Civelek adına birçok araştırma yazısı ve kitap yayınlanmıştır. İstanbul Kadın Müzesinde de adına bir bölüm ayrılmıştır. Burada yayınladığı dergiler ve fotoğrafları sergilenmektedir.

YAZILARINDAN SEÇMELER

"Kadınların hayatını kendi kazanmasına engel olanların bir bahaneleri de, kadınların tahsilsiz ve tecrübesiz olduklarıdır. Acaba ticaret ile hayatını kazanan erkekler, ticaret mektebi mezunu mu? Yoksa yüksek tahsil mi yapmışlar? Yüzde sekseninin okuma-yazma bilmediği meydandadır!" (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan "Kadınlar iş Bekliyor", Kadınlar Dünyası, No. 157,19 Şubat 1921, s. 2, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent.

Kadınlar Dünyası dergisindeki orijinal metin

Kadınların hayatlarını kazanmasına mani olanların bir bahaneleri de, kadınların cehalet ve tecrübesizlikleridir. Acaba ticaret ile temin-i maişet eden erkekler, ticaret mektebinden mi neşet [doğmak, ortaya çıkmak] etmişlerdir, Yoksa tahsil-i âli mi görmüşlerdir? Yüzde sekseninin okuma-yazma bilmediği meydandadır! (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan, "Kadınlar iş Bekliyor", Kadınlar Dünyası, No. 157, 19 Şubat 1921, s. 2. Aktaran Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul, 2011, 3. Baskı, s. 373.

"Kadınlar çalışma hayatında ve çalışma hayatının her dalında görünmeye başlayınca ve yenmiş haklarını geri almak için biraz da seslerini yükselterek, bu yolda yavaş ilerlense de muhakkak kazanma kararlılığını da gösterince, bir kısım erkekler telaşa düştüler; ekmeklerinin, maaşlarının kısmen de olsa ellerinden kayarak, kadınlara geçeceği duygusuna kapıldılar. Bu telaş, bu çırpınma acaba güçsüzlük nedeniyle midir? Yoksa kendine güvenememekten midir?"

Kadınlar Dünyası'nın 164. sayısında Posta-Telgraf Nezareti'ne alınan kadınların maaşlarının azlığından yakınmış zam istemiştim. Bir kısım erkekler bu basit dileğimden nedense ürkmüşler; tüm memurluk alanını ve memurluk işlerini, kadınların işgal edeceğini ve sonunda kendilerinin elleri böğürlerinde aç kalacakları kararına varmışlar. Ve hatta bazı erkekler, işi dergimize mektuplar yazarak yardım istemeye kadar bile vardırarak, zayıflıklarını da gösterdiler. Biz bu mektupları tabii ki, özel bir dikkatle okuyoruz ve böylece erkek ruhunu ve karakterini daha iyi inceleyebiliyor ve anlayabiliyoruz. Bu mektuplardan bir tanesi, gerçekten merhametimize dokundu. Kadın ruhu ya, acıdık ve teselli etmek istiyoruz.

Feminizmin gayesi yalnız kadınlığın hayatını değil, kadınlıkla beraber erkeklerin hayatını da düzenlemektir. Ve her ikisini de, insan olmaları nedeniyle daha rahat ve daha mesut yaşatmaktır.

İyi eğitim yapmış, bilgisiyle, becerisiyle ve zekâsıyla işini güzelce yöneten ve gelecekte de bir eş ile yaşayacak ve evlatlarını da yaşatacak bir kız, neden sahip olduğu kabiliyetlere uygun bir maaş aramasın ve istemesin de, senelerini boş yere geçirsin? Ve aldığı maaş bilgisiyle, becerisiyle, zekâsıyla ve işiyle aynı ayarda olmayınca neden feryat etmesin; sussun ve miskin miskin otursun? İşte azizim, feminizm bu miskinliği kabul edemez." (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan, "Düşünüyorum", Kadınlar Dünyası, 22 Mart 1918, no. 166, s. 2, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent

Kadınlar Dünyası dergisindeki orijinal metin

Kadınlık hayat-i mesaide, hayat-i mesainin her şubesinde görünmeye başlayınca, mağsub [gasp edilmis] haklarını istirdad [geri almak] yolunda bir az da sesini çıkarıp muhakkak davasını tedrici olsa da kazanacağı ilamını gösterince, bir kısım erkekler telaşa düşdüler; ekmeklerinin, maaşlarının kısmen olsa da ellerinden gideceğini, kadınlara intikal edeceğini zan etmeğe başladılar. Bu telaş, bu çırpınma acaba zaif iradeden değil midir? Şahsi teşebbüse güvenememezlikden değil midir?

Kadınlar Dünyası'nın 164. sayısında Posta-Telgraf Nezareti'ne alınan kadınların maaşlarının azlığından yakınmış zam istemiştim. Bir kısım erkekler bu basit temennimden nedense ürkmüşler; saha-i memuriyet ve mesaiyi, kadınların hemen hemen istilâ edeceklerine ve nihayet kendilerinin elleri böğürlerinde aç kalacaklarına hükm ediyormuşlar ve hatta bazıları bize mektuplar yazarak istimdada [yardım istemek] kadar kalkışıp bütün bütün zaif iradelerini göstermişlerdir. Biz bu mektupları tabii bir dikkat-i mahsusa okuyoruz ve erkek ruh ve seciyesini bunlar ile bir derece daha tedkik ve tahlil eyliyoruz. Bu mektuplardan bir tanesi, doğrusu ya merhametimizi celp etti. Kadın ruhu bu ya, acıdık ve teselli etmek istedik.

Feminizmin gayesi yalnız kadınlığın hayatının değil, kadınlıkla beraber erkeklerin dahi hayatını tanzim etmek ve her ikisini, insan olmak itibarıyla daha müreffeh ve daha mesut yaşatmaktır.

İyi tahsil görmüş, ilim ile irfan ile zekâ ile memuriyetini hüsn-ü idare etmekte olan ve istikbalde bir refik ile yaşayacak ve evlatlarını yaşatacak bir kız, neden iktidarı ile mütenasib bir maaş aramasın, istemesin, seneleri beyhude sayıb imrar eylesin [geçirme] ve taleb edeceği maaşı ilmiyle, irfanıyla, zekâsıyla, işiyle mütenasib bulamaynıca neden feryat etmesin; sussun ve meskenet [miskinlik, tembellik] göstersin? İşte azizim, 'feminizm' bu meskeneti kabul edemez. (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan, "Düşünüyorum ", Kadınlar Dünyası, 22 Mart 1918, no. 166, s. 2. Aktaran Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul, 2011, 3. Baskı, ss. 373-374.

Kadınlar Dünyası Dergisi

• 1. Sayı:4 Nisan 1913

• Son sayı:21 Mayıs 1921

• Tiraj:3000 üzerinde

• Derginin sahibi: Nuriye Ulviye Hanım

• Derginin amacı: Üzüntüyle boyun eğen ve hiç bir işe yaramayan hayatımızın artık gelişmesinin ve aydınlanmasının gereği konusunda devamlı düşünüyordum. İlerlemek ve yükselmek için hem pratik cesaretin hem de ruhsal cesaretin, başka bir deyişle çağdaş kişiliğin önemi konusundaki düşüncelerim artık iyice olgunlaşmıştı. İçinde yaşadığımız uyanış devrinin ve kurulan toplumun temelini oluşturan sosyal bilimlerin ışığında, (kadınların ilerlemesi için) gerekli olan (adımları) cesaretle gerçekleştirecek bir gazete çıkarmaya giriştim. (Ulviye Mevlan, Kadınlar Dünyası imzası ile "Terakkiye Doğru", Kadınlar Dünyası, 8 Nisan 1329 (1913), no. 5, s. 2-3, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent) Kadınlar Dünyası dergisindeki orjinal metin "Mateme bir inkiyad-ı esiraneye [matemli bir boyun eğmeye] mahkûm bi-sud [boş, faydasız] hayatımızım taayyün [meydana çıkma] ve tenevvür [aydınlanma] etmesi lüzumu, fikrimizin

en mühim mevkilerini işgal ediyordu. Terakki ve teali için cesaret-i maddiye ve maneviyyenin, tabir-i diğerle [başka bir deyişle] şahsiye-i medeniyenin derece-i vücûbu [önem derecesi] nazarlarımızda gereği gibi büyüdü. Yaşadığımız devr-i intibahı, teşekkül eden cemiyetleri tertip eden ictimaatı nazar-ı dikkate alarak iktisab-ı cüretle, ihtiyacımıza muvaffak bir gazete neşrine teşebbüs ettik." (Kadınlar Dünyası imzası ile "Terakkiye Doğru", Kadınlar Dünyası, 8 Nisan 1329 (1913), no. 5, s. 2-3. Aktaran Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul2011, 3. Baskı, sf46