9 Mayıs 2023 Salı

KEMAL FERDİ BURCUOĞLU’NUN GÖNEN VE ÖMER SEYFETTİN KİTABI

 

                                                                                          

                                                                                                            Abdullah YILMAZ

Kemal Ferdi Burcuoğlu Kimdir?

Nüfus kütüğüne kayıtlı olan adı Ahmed Kemal Burcuoğlu olmasına rağmen, nedeni bilinmemekle birlikte Kemal Ferdi Burcuoğlu olarak tanınmaktadır. Aslen Gönenli olan yazar, babasının Ziraat Bankası müdürü olarak görev yaptığı Sındırgı’da 1Temmuz 1900'de dünyaya gelmiştir. Anne adı Leyla, baba adı Halil Rıza’dır. Osman Ziya ve Celal adında iki kardeşi vardır. Öğretmen olan Kemal Ferdi Burcuoğlu, Kurtuluş Savaşında 4. Tümen Topçu Alayı 1'inci Bölükte asteğmen rütbesiyle zabit vekili olarak görev yapmıştır. Kardeşi Osman Ziya Bey gibi Kemal Ferdi Bey de Kurtuluş Savaşı sonrasında TBMM kararıyla kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır. İleri düzey Fransızca bilen; edebiyatı, okumayı, yazmayı çok seven Kemal Ferdi Bey, aynı zamanda keman da çalan sanatçı bir kişiliğe sahiptir. İzmir Erkek Muallim Mektebi’nden arkadaşı Mahmut Özay ile beraber derledikleri 1952 yılında yayınlanan “Kırklar Meclisi” adında bir eseri daha vardır. Ayrıca Türk Dili Gazetesi'nde yazıları yayınlanmıştır. 18 Mart 1953 Yenice-Gönen Depremi’nde Gönen Şehir Kulübünde kitap okurken göçük altında kalan Kemal Ferdi Bey, daha sonra Bandırma’ya taşınmış ancak göçük altında kalmanın neden olduğu sağlık sorunları nedeniyle 10 Temmuz 1953 tarihinde vefat ederek Bandırma’da son yolculuğuna uğurlanmıştır.

Gönen’in köklü ailelerinden Ispartalıoğullarından Elmas Hanım ile evli olan Kemal Ferdi Bey’in Zehra Necla Güneş, Yıldız ve Aysu adında üç kızı vardır. Kızları da vefat etmiş olup: Sevil İslamoğlu, Tayfun Alatlı, Levent Alatlı ve Azize Ufuk Varol Nalbur adında dört torunu hayattadır.

Gönen ve Ömer Seyfettin

Kitabı yayına hazırlayan Tarih Eğitimi Uzmanı Samet Arıker eserin 1946 yılında yazılması nedeniyle tarihi önemini vurgulamaktadır.

Gönen’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı anısına yayınlanmıştır.

Yazar Gönen Tarihi bölümünde İsmail Hakkı Uzunçarşılı’dan Evliya Çelebi'den faydalanıp T. Turan (Turhan Turhanoğlu olabilir)'a dair iki belgeden faydalanmıştır.

İlerleyen bölümlerde Gönenli önemli şahsiyetler, İstiklal Harbinde Gönen, Gönen Folkloru, Gönen’in yöneticileri ve Ömer Seyfettin’den bahsetmektedir.

Kitapta ayrıca 92 tane Gönen’de söylenen maniye yer verilmiştir.

Gönen'in İLK FOLKLORİK TARİH çalışması olan eserin sonunda Gönen’e damga vurmuş yirmi bir önemli şahsiyetin bulunduğu fotoğraflar bölümü vardır.

Güney Marmara Kültür Platformları Birliği üyeleri tarafından bir sahafta bulunan bu eser, Gönen Belediyesi tarafından satın alınmış, Samet Arıker tarafından yayına hazırlanmış ve Ceren Kitabevi tarafından basılmıştır.

 

Osmanlı Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -Xxıx-

 

 

 

                                                                                                                         Mustafa ÖZCAN

 

 

Bu dizinin son iki deneme Aydınlanma Çağı’nın bir sonucu ve bir bilim kimliği ile uzantısı olan antropolojinin alt dallarından bir olarak, insanın yazı öncesi dönemlerine ait bulgular bağlamında maddi kültürel varoluş prehistorya tarihöncesi perspektifinden bakarak Osmanlı ve paradigmik ilkeler konusu için çıkarılabilecek ipuçlarını bulmaya çalışacağım.

Ama ilkin, gene dizinin tüm makalelerinde olduğu gibi ele alınan denemede ilkeler e ipucu vermesi yönü ile incelenen konuya yönelik olarak kısa bir bilgilendirme sunmakla yazıya başlamak istiyorum.

Denemenin başındaki tanımlama ya bakıldığında tarihöncesinin (1) sona eriş tarihi yazının bulunuşuna dek sürdüğünden bu durumun kıtalara ve bölgelere göre son derece değişken olması gerektiği kolayca anlaşılır. Örneğin tarihöncesinin bitiş tarihi, Aşağı Mezopotamya Sümerler için 5500 yıl öncesine dek giderken, Yeni Gine’nin yerli halkları içinse sadece 100 yıl kadar önceye dayanır.

Öte yandan, antropolojinin, böylece de tarihöncesinin de kurucusu olarak bilinen Danimarkalı antika-bilimcisi Christian Jürgensen Thomsen (2) tarihöncesi için, üçlü bir düzen ile hem bol olmaları hem de binyılları aşan dayanıklılıkları nedeni ile arkeolojik kazılar da kolayca bulunabilen yapıntı malzemeleri taşbakır ve demir e dayanan bir bölümlendirme dönemleri tanımı yapmıştır.

Günümüzde teknoloji veya araçsallaşma olarak da ifade edilen insanoğlu doğa ve nesneler ile olan ilişkileri sonucunda bulgulayarak kullandığı, maddi kültür diye adlandırılan yapıntısal şeyleri temsil eden teknik olgu kadim geçmişe yönelik olarak incelenmesinin gerekliliği konusundaki ilk düşünceler 16. Yüzyıl coğrafi keşifler

16. Yüzyıl coğrafi keşiflerle yeni bulunmuş yerlerden Kitab-ı Mukaddes ’te hiç söz edilmemiş olmasının Avrupalı entelektüeller arasında yarattığı şok hali, tarih yazı önceki döneminin de etraflıca araştırılması gerektiği fikrinin doğuşuna temel etken olmuştur. Bu çığır açıcı gelişme, toplumdaki dinsel gökselliği otoritesine karşın bilimsel yerselliğin dar çap ta da olsa daha başlangıçta embriyonik yerleşik düşünce haline gelmesine yol açarak 17. Yüzyıl bilimsel devriminin tetikleyicisi de olmuştur...

Ayrıca diğer bir taraftan da, insanoğlunun tarihöncesi konusu, antikacılar için eski sikke ticareti işi ve meraklılar, entelektüeller ile aristokrat koleksiyoncular nümizmatik hobisi faaliyeti şekline bürünüp bilimsel alanın dışındakilerin de ilgisini çekerek uzun dönemler boyunca genel in gündeminde kalarak Avrupa’daki önemini 19. Yüzyıl ortalarına dek sürdürmüştür.

19. Yüzyıl ortasından itibarense tarihöncesi Avrupa ’da üzerinde hüküm süren devrimci atmosfer in tetiklediği maddeci düşünce etkisi bilimsel nitelik kazanma yoluna girmiştir. Bu süreçte, giderekten efsaneler den arkeolojik kazılar yönelen çalışmalar sonucunda da tarihöncesi gözlemsel bulgulara dayanan bilimsel disiplin kimliğine kavuşmuştur.

Gene tarihöncesi antropoloji kimliği altında olarak, bu dönem süresince jeoloji ve evrimsel biyoloji ile birlikte gözlem ve deney in dinsel dogma ya olan bariz üstünlüğünün sonucunda Batı entelektüelliğinin özü olan göksel hümanizm yersel hümanizme dönüşümünü de sağlamıştır. Böylece de 19.-20. Yüzyıl kavşağında, insanoğlu iki buçuk milyon yıllık geçmişinin holistik disiplini olması niteliğinin sahipliği ile öne çıkan tarihöncesi bilim düşüncesi Batı dünyası yerleşik egemen anlayış olarak derinliğine nüfuzunda en çok etken olan jeoloji, evrim antropoloji sonuncusunun en kritik özellikteki alt disiplini olarak temayüz etmiştir.

Ve bu süreçte tarihöncesi, 20. Yüzyıl sonu ile 21. Yüzyıl başı arasındaki dönemde paleo-genetik ve nüfus genetiğinin ortaya koyduğu bulgularla sosyal ve beşerî bilimler deki merkezi konum u ve multi-disipliner karakteri ile artık sadece akademik camia entelektüel dünya kritik önem bilimsel işlev görmeye başlamıştır (3)

________________

(1) Bu konuda Wikipedi’nin yetersiz olsa da https://tr.wikipedia.org/wiki/Tarih%C3%B6ncesi sayfasına veya daha olan Wikipedia’nın