Gönen-Kazdağı Doruğu Yolunu Kat Etmek: Doğaseverler için Keyifli bir Güzergâh
Yayına hazırlayan: Mustafa Özcan
Yol öyküsü: Mustafa Konakoğlu
Gönen Çayı’nın doğduğu yer Kazdağı’na, yani mitolojik adıyla İda’ya doğru Gönen’den hareketle yapılacak bir gezi, doğa ve kültürün iç içeliğinden dolayı insana keyif vermesinin yanında çok yönlü bir bilgi edinme harekâtı da olmaktadır.
Bu çerçevede böyle bir gezi, coğrafya, ekoloji, biyoloji, arkeoloji ve tarih gibi bilim alanlarına giren pek çok sağın bilgiyi yolculuk sırasında yeniden anımsamak veya edinmek, ayrıca bu edinimleri yerinde otantik olarak içselleştirmek için son derece uygun olanaklar da sunmaktadır.
İşte bu makale, bu doğrultudaki bir beklenti ile 2017 Yazının sonuna doğru bir kafile olarak Gönen’den Kazdağı’na doğru yola çıkan bir doğa yürüyüşü ekibinin yaşadıklarını dışarıdan bakan bir gözle özetle aktarılmayı amaçlamaktadır.
***
Gezi rotasının ilk durağı Atatürk'ün yurt gezileri sırasında su içmek için uğradığı çeşme olmaktadır. Burada susuzluklar giderilirken Ata’nın anısını da anmak içten gelen bir gereklilik olarak yerine getirilir. Sonrasında Hanlar'da kısa bir çay molası için de durmak yol yorgunluğunun atılması yönünde iyi bir fırsat oluşturur. Ayrıca, buranın ardından gelen Kazdağı’na yaklaşılınca dağın bilinen oksijence zengin havasını derin, derin solumak, akciğerlerin oksijenle dolması sonucu kendiliğinden oluşan o nefis aerobik dinginlik hissini duyumsamak kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
Gecelenen ilk kamp molasının ardından ertesi gün sabah kalkılıp Zeytinli köyüne doğru yol alındığında Kazdağı eteklerinde sürdürülmekte olan vahşi maden işletmeciliğini üzülerek görmek yolculuğun yegâne olumsuz izlenimi olmaktadır.
Burada, Kazdağı eteklerinde bulunan köylerin gezilmesinin ilk etabında Aşil'in atlarını suladığı, Afrodit'in güzellik banyosunu yaptığı Sutüven Şelalesi ile yazar Sebahattin Ali'nin yaşanan bir olaydan esinlenerek Hasan ve Emine'nin aşkına dair yazdığı acılı öyküsüne (*) konu olan Hasanboğuldu’yu görmek nefis bir izlenime kaynaklık etmektedir. Ama olayın acı yönü bazılarının derinlerinde buruk bir duygu da uyandırabilir. Ve sonrasında, sırasıyla Kızılkeçili köyündeki 850 yıllık abidevi çınar ağacını, Tahtakuşlar Etnografya Müzesi’ni, Antandros Antik Kenti’ni, Nekropolis’i (Ölüler Şehri), Zeus Altarı'nı ve Adatepe köyünü ziyaret etmek doğru bir seçim oluşturur. Ancak, bir doğa yürüyüşü kapsamında sözü edilen bu uğrak yerlerinin tamamının görülmesi bir güne sığdırılarak istenirse o günün öğle yemeği için Adatepe köyünü seçmek gerekli olabilir.
***
Kazdağı zirvesine doğru toplamda 52,5 km’lik uzunlukta olup dönüşüyle birlikte 2 gece 3 gün sürecek ve zorlu tırmanışı olacak bir güzergâhta, bir rotada yol kat etmek niyeti ile yola çıkmayı düşünmek kimilerince çok dikkatle değerlendirilmesi gereken aşırı zorlayıcı bir parkurdur. Bu nedenle buradan zirveye doğru tırmanış da dâhil olmak üzere kestirme yollar kullanılarak Aşağıçavuş köyüne kadar olan mesafedeki en uygun rotanın doğru seçilmiş ve önceden planlanmış olması çok kritik bir iştir. Kazdağı’nın en uzun transı olmasına karşın yalnızca yürünülerek kat edilmesi gerektiğinden bu rota, planın kusursuzluğunu zorunlu kılar.
Öte yandan, günün akşamına doğru Sutüven Şelalesi'ne çok yakın olan Çamlaraltı kamp alanında gecelemek doğru bir seçim olduğu kadar da gereklidir de. Ayrıca, ertesi gün yürüyüşün sonlanacağı Aşağıçavuş köyüne gitmek için çok erken kalkılacağından gecikmeden yatmak üzere akşam yemeğinden hemen sonra çadırlara yönelmek doğru bir hareket olur.
***
Sabah saat dört civarı kamp terk edildiğinde gezinin zorlu yürüyüşü başlar. Gün içindeki uzun bir yürüyüş sonrası dağa tırmanışın ilk saatleri, karanlıkla birlikte oldukça sık bir orman içinde yola devam edilerek tüm gece boyu sürer. Gün ağarmaya başladıkça ve tırmanıştaki rakım arttıkça zorlanmanın karşılığı olarak ortaya çıkan hem Saros körfezinin hem de İda'nın muhteşem manzaralarından büyülenmemek mümkün değildir.
Zirveye yaklaşıldığında Afrodit'in Hermes'e, Paris'in Helen'e aşık olduğu, tanrı ve tanrıçaların balaylarını geçirdiği; Kanon, Zeyna, Herkül, Hektor gibi efsane kahramanlarının evi sayılan ve ozan Homeros'un, ''canavarlar anası bol pınarlı İda'' diye betimlediği Dağ'ın bir parçası olma hissinin insanda bünyeyi sarması artık doğaldır. Nihayetinde, üzerinde efsanevi Sarıkız’ın mezarı (**) olduğu için şamanların hac yeri olarak kabul ettiği Kazdağı'nın üçüncü büyük zirvesi olan Sarıkız Tepesi'ne varılır ki bundan sonra artık ana zirve olan Karataş Tepesi’ne (Rakım:1774 m) doğru yol alınmaya başlanır. Kartalçimen Yaylası üzerinde bulunan Kaz Avlusu'u (Kutsal Avlu) geçilerek İda'nın doruğuna varıldığındaysa tam da öğle zamanıdır. Ana doruktan Yunan adalarını, Kazdağı'nın ikinci zirvesi Cılbakbaba Tepesi'ni ve çevreyi doyasıya seyretme imkânı bulunur. Ayrıca kimilerinin sıcağın, yorgunluğun ve başarmışlığın etkisi ile burada bir süre şekerleme yaparak kestirmeyi seçmesi “tercih-i şayan” bir durum olabilir.
Homeros İlyada ve Odysseia adlı efsanevi manzum yapıtında pagan baş tanrı Zeus'un Troya Savaşı’nı buradan yönettiğinden bahseder. Mitolojideki Gargaron isminin, hem Kazdağı'nın bu zirvesi, hem de Adatepe köyünde bulunan Zeus Altarı'nın bulunduğu tepe için kullanılması çoğu kez kafalarda karışıklık yaratmıştır. Gerçekte söz konusu yer Kazdağı'nın ana zirvesi olan Karataş Tepesi’dir. Çünkü hava açık olduğunda buradan savaşın olduğu Troya sahillerine kadar upuzun bir görüş açıklığının olduğu bilinir. Savaşta buraya saklananların Zeus'dan “kutsal bir güç” aldığı söylenir. Düşmanlarınsa kartal kılığında dolaşan Zeus'dan çekindiği ve bu nedenle buraya yaklaşamadığı belirtilir. Öte yandan, Troya Savaşı için yola çıkmak isteyen Agememnon'unsa gemilerine tanrıça Artemis’in uygun rüzgârı vermemiş olması, bunun üzerine Agememnon, Artemis'i razı edebilmek için kâhine inanarak kızı İphigenia'yı kurban etmek istemiş olması mitolojik kaynağın diğer bir anlatısıdır.
Benzer adak etme olayının, Sarıkız efsanesinde de görülmesi, Paris ile Oinone'nin yerini binlerce yıl sonra ayni kaderi paylaşan Hasan ve Emine'nin hikâyesine bırakması, ''Zeusbaba'' adının zamanla ''Cılbakbaba'' (***) ve mitolojide antik çağ törenlerinin yapıldığı yer olan Kutsalavlu adınınsa zamanla ''Kazavlusu'' olarak değişmesi iç içe geçen tarihsel kültürlerin bir kalıtıdır.
İşte bu geleneklerin bir devamı olarak yöre halkı Türkmenler yüzlerce yıldır Sarıkız kutlamaları yapmak için her yılın ağustos ayı ortasındaki cumartesi günü Kazdağı'nın zirvesindeki Karataş Tepesi’nin (Gargaron) eteklerinde bulunan Kartalçimen Yaylası’na çıkarak Kutsal Kazavlusu mevkiinde çadırlı kamp kurup burada bir hafta süreyle konaklarlar. Böylece geçmiş ile şimdi ve şimdi ile gelecek arasındaki ki bu geleneksel bağ sürdürülmüş olur.
***
İda Dağı doruğundan dönüş yolunun en az geliş yolu öyküsü kadar ilgi ve heyecan yüklü olacağını umarak bu doğa gezisinin bundan sonraki safahatını bir başka yazının konusu yapmak niyeti ile bu ilk bölümü burada sonlandırmanın doğru olacağını düşünüyorum.
______________
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder