GÖNEN
Giriş;
Gönen, günümüzde Marmara Bölgesi’nin güney batısında
Balıkesir’e bağlı bir ilçedir. Doğusunda Manyas ilçesi, kuzey-doğusunda
Bandırma ilçesi, batısında Biga ve Yenice ilçeleri, kuzeyinde Erdek Körfezi ve
Marmara Denizi, güneyinde de Yenice ilçesi bulunmaktadır. Deniz seviyesinden
yüksekliği 33 metredir.
Gönen Adının Kökeni;
Şemseddin Sami’nin Kamus-u Türkî’sinde Gönen; yazın suyu
kuruyan gölcük, küçük göl, durgun su anlamlarına gelir.
Dr. Ali Riza Reman’a
göre; Hasluk, Gönen adının Germanum’dan geldiğini iddia etmektedir.
Gönen’in Roma devrinde adı Arthemis Thermia’dır. Arthemis
Romalıların Diana dedikleri Tanrı karşılığı Yunanlıların kadın- tanrısıdır.
Kelime Artemis kaplıcası demek oluyor. Bu da o zamandan beri kaplıcanın şehrin
kuruluşunda esas amil olduğunu gösteriyor.
Artamea, lokalizasyonu W. Ramsay tarafından yapılan ve
kaplıcalarından dolayı modern Gönen ile eşleştirdiği kenttir. (Hasluck 1910,
Ramsay, 1960, Akşar,2008)
Yakın zamanda çay kenarında bulunan ve kaplıcayla ilgili
bilgiler veren kitabede de Gönen’in ismi “Thermia” yani ılıca olarak
geçmektedir.
Artemea kelimesi hakkında yapılan araştırmalar, bu kelimenin
Luwi dilindeki Arta-(u)ma “Kaynak Halkı(nın köyü) anlamında “Artama” iken
Hellenleşme döneminde Artemis ile bağlantılı imiş izlenimi verecek biçimde
Artemea’ya dönüşmüş olması ihtimalini güçlendirmiştir.
Gönen kelimesinin kökeniyle ilgili
değişik iddialarda diğeri Roma dilindeki Konana’nın zamanla değişerek Gönen
şekline dönüşmüş olabileceğidir. (Akkuş2010)
Gönen’de Yerleşimin Tarihi;
Gönen’de yerleşmenin tarihi M. Ö. 5000 yılına dayanmaktadır.
İlçenin yerleşme yeri olarak oluşumunun kesin tarihi bilinmemekle beraber, içinden geçen çayın “Asepsus” ismi ile anılan
daha sonra Yunan mitolojisinde orman tanrıçası olarak kabul edilen “Artemis”
ten türetilen ARTEMEA ismini taşımakta iken 1881yılında Osmanlı Devleti
döneminde ilçe yapılması ile feyiz ve rutubet anlamına gelen “Gönen” adını
almıştır.
Gönen ve çevresinin Proto-Hititlerle aynı soydan kavimlerce
M. Ö. 3 bin ortalarından beri iskan edildiği araştırmacılarca belirtilmektedir.
Aynı bölgede M. Ö 2 binden itibaren Pelasglar, Kar’lar, Trovalılar, Lelegler ve
Luvi’ler görünürler. Hititlerin eski
krallık zamanında (M.Ö. 1660-1490) ülkelerini bizim de içinde bulunduğumuz
kıyılara kadar genişlettikleri anlaşılmaktadır. “Mysia” denilen Balıkesir ve
Gönen’in içinde yer aldığı çevresi daha sonra Frigler, Lidyalılar, Persler,
Büyük İskender, Bergama Krallığı ve Romalıların eline geçti.
M. Ö. 7. Yüzyılın başından itibaren Çanakkale Boğazı ve
Marmara sahilleri, İyonyalılar tarafından kolonize edilmiştir. Başta Milet
olmak üzere ana şehirden gelen kolonistler Abydos, Sestos, Lampsakos, Kyzikos
ve Astakos şehirlerini; Megaralılar ise Kalkhedion ve Byzantion’u kurmuşlardı.
(M.Ö. 661-660)
Rivayete göre M. Ö. 4. Yüzyılda Belkıs şehrini almak için
yola koyulan İskender, Aisepos(Gönen çayı) nehrinin kenarında dinlenmek için
mola verdiği sırada, nehir kenarında dolaşan askerler sazlıkların arasından
buhar çıktığını fark etmişler, yıkanmak istemişler; fakat suyun sıcak olduğunu
fark edince nehirden kanal açarak sıcak suya karıştırmışlardır. Askerler bu
suda yıkandıklarında gençleştiklerini hissetmişler, hatta hastalarının da
iyileştiğini fark ederek bu suyun tılsımlı olduğuna karar vermişlerdir.
W. M. Ramsay, (Ramsay,1960. Akkuş,2010) Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası isimli eserinde
şöyle yazar; “Artemea Phrigya’nın Hellespontus vilayetinde yer almaktadır ve
Artemis Mabedi’nin yanında bir köy olduğu aşikârdır. Şu halde aşağı Aisepos’un
sıcak su kaynaklarından olduğuna hiç şüphe edilemez. Burada bir Artemis Thermia
olduğunu ve Aristides’in buna ilahiler yazıp ithaf ettiğini biliyoruz.”
Bölgeye daha sonra Lidyalılar egemen olmuş ve Lidya kralı
Krezus zamanında Hellenpontus’taki Hellen kolonileri vergiye tabi tutulmuştur.
Pers savaşlarından sonra 478’de Sparta kralı Pausanias
Byzantion’a geldi. Ve Attik-Dellos Deniz Birliği’ni kurdu. M.Ö. 448’de yapılan
barışta Boğazlar ve Marmara’nın kontrolü Atinalılar’a geçti.
Makedonya Kralı 2. Filib Trakya’da ilerleyerek Gelibolu’yu
aldı ve Persler’e karşı savaş yolu hazırlandı. Oğlu İskender babasının
siyasetini takip ederek Persler’in üzerine yürüdü ve Granikos Savaşı’nda
Persler’i bozguna uğrattı. (M.Ö.334)İskender Persler’i yendiği halde Satraplık
sistemine dokunmamış, bu sistemi aynen devam ettirmiştir.
Artemea Köyü’nün Büyük İskender zamanında kurulduğu ve
burada Yunan tanrıçası Artemis adına bir tapınak inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Zamanla burada bir köy ve kaplıca sebebiyle küçük bir kasaba meydana gelmiştir.
İskender’den sonra Roma İmparatorluğunun kurulması ve Hıristiyanlığın M.
S.381’de resmen kabul etmesinin ardından bu tapınağın kiliseye çevrilmiş olması
muhtemeldir.
M.S. 375’te Kavimler Göçü’nün etkisiyle zayıflayan Roma
İmparatorluğu 395 yılında ikiye bölünmüş ve Anadolu’da Doğu Roma (Bizans)
egemenliği başlamıştır. Dolayısıyla
Gönen, bu dönemde Artemea adıyla bir Bizans kasabası olarak varlığını devam
ettirmiştir.
Bizans İmparatorluğu zamanında, krallar ve saray erkanı ile
ordu komutanlarının aileleriyle birlikte Gönen’e geldikleri ve haftalarca
gençleşme umuduyla suda kaldıkları Bizans döneminden kalma taş yazmalardan
öğrenilmiştir.
Gönen’in Antikçağ ve Bizans dönemlerindeki gelişiminin sıcak
su kaynakları sayesinde olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Gönen’in Türkleşmesi;
Gönen 7. Yüzyıldan itibaren İstanbul’u kuşatan Araplarca ve
1071’de Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türklerce tanınmaya başladı.
13. yüzyılda Moğol baskısıyla doğudan gelen Türk
aşiretlerinin uç bölgelere yerleştirilmesiyle Bizans’ın elindeki topraklar yine
Türklerin eline geçmiştir.
Gönen’in Türkleşmesinin bu tarihlerde olup olmadığı hakkında
incelediğimiz kaynaklarda herhangi bir bilgi verilmemektedir.
Gönen’in fethi kaynaklarda pek geçmemekle beraber Evliya
Çelebi burası için 1335 tarihini vermektedir. Gönen Karesi’ye dahil olmadığına
göre Bizans’tan alınmış olma ihtimali kuvvetlidir.
Gönen’in fethiyle ilgili ikinci bir ihtimali de göz önünde
bulundurmakta yarar olacaktır. O da Gönen’in 1. Murad zamanında fethedilmiş
olabileceği ihtimalidir. Gönen’de ismi zikredilen en eski caminin Gazi
Hüdavendigar Camii olması; bu konu üzerinde hassasiyetle durulması
zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır.
Fetihten sonra Hüdanendigar Sancağı’na bağlanan Gönen yeni
aşiretlerin bu bölgeye yerleştirilmesiyle gelişmesini sürdürmüştür. Gönen
merkez Bursa’yla birlikte Hüdanendigar(Bey) Sancağı’na bağlı 33 nahiye arasında
yer almaktadır.
Tapu Tahrir defterlerinde tımar sistemiyle ilgili bilgiler
bulunduğu için Gönen burada “nahiye” olarak belirtilmiştir. Ayrıca kadı bulunması
dolayısıyla da bir kaza olduğu aşikardır. Bu durum on dokuzuncu yüzyıl
ortalarına kadar bu şekilde devam etmiştir.
19. yüzyıla kadar Bursa merkezli Hüdavendigar Sancağı’na
bağlı olan Gönen, bu dönemde Karesi Sancağı’na bağlanmış, Karesi Sancağı ise
bir üst birim olan Hüdavendigar vilayetine bağlanmıştır.
Tanzimat’tan sonra taşra teşkilatında yapılan değişiklikler
sonucu “Kaza Müdürlüğü” oluşturulmuş ve Gönen kazası 1842 yılından itibaren
müdür tarafından idare edilmiştir.
Müdür kazanın ileri gelenleri tarafından ve genelde halk
arasından seçilmiştir.
Muhtemelen 1864 tarihine nahiye statüsüyle Erdek kazasına
bağlanmıştır. Nahiye olduğu dönemde kasabada müdür, naib, katib ve vukuat
katibinden oluşan dört resmi görevli bulunmaktaydı. Daha eski dönemlerde
Karantina Katibinin de bulunduğu tesbit edilmiştir.
Hüdavendigar Eyaleti, muhacir iskanlarının en yoğun olduğu
bölgelerden olup bilhassa Karesi vilayeti ve dahilindeki kazalar bu durumdan
çok etkilenmiştir.
Gönen’e bu tarihlerden sonra da göçler devam etmekle beraber
gelenlerin sayısı hakkında ayrıntılı bir rakam elde edilememiştir.
1910’lu senelere geldiğimizde asayişin devletin her yanında
olduğu gibi Gönen’de de bozulduğu görülmektedir. Özellikle mahalli idarecilerin
keyfi hareketleri ile bundan cesaret alan çetelerin faaliyetleri halkı canından
bezdirmiş ve bu yüzden mahalli idareciler sık sık hükümete şikayet edilmiştir.
19. yüzyıl ortalarında altı-yedi mahalleden müteşekkil küçük
bir kasaba olan Gönen, önce Kafkasya sonra Rumeli’den göçlere maruz kalmış ve
bunun sonucunda nüfusu önemli ölçüde artmıştır.
20. yüzyıl başlarında özellikle mahalli idarecilerin
tutumundan dolayı asayişsizliğin hakim olduğu Gönen’de bir takım çetelerin
faaliyette bulunduğu görülmektedir. Mondros Ateşkes Antlaşmasının ardından ise
Gönen önce Anzavur isyanları, ardından Yunan işgaliyle sarsılmış ve Eylül
1922’de Yunan işgali sona ermiştir.
1938 yılında Kaplıcalar Yeşil Otelin inşaatı ile termal
turizm için de ilk adım atılmıştır.
18 Mart 1953’te Richter ölçeğine göre 7,5 şiddetinde bir
deprem meydana gelmiştir.
Abdullah Yılmaz (22 Şubat 2018)
KAYNAKÇA;
Akkuş, Tacettin. 2010 . Gönen ve Köyleri Tarihçesi
Ülken, Hilmi Ziya. 1956.İstanbul Gönen Bölge Monografisi.
Sosyoloji Dergisi
Akşar,Ahmet..2008. Balıkesir. Eskiçağ Literatüründe Mysia;
Coğrafya, Kentler ve Kültler(Yüksek Lisans Tezi)
Demirbağ, Esra. 2007. Elazığ. Balıkesir Gönen İlçesinin
Sosyokültürel, Ekonomik ve Turistik Yapısı (Bitirme Ödevi)
Sami, Şemseddin. Kamus-u Türkî İstanbul, 1317
Özer, Kemal,1964, Balıkesir, Kurtuluş Savaşında Gönen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder