Bir Dünya Yazarı Ömer Seyfettin
(deneme yazısı)
(deneme yazısı)
birinci bölüm
Yazar,
edebiyatı şekillendiren sanatçıdır. Yol gösterici olmasının ötesinde, insanı
yeniden tanımlamak, insandan yola çıkarak toplumu tanımlamak gibi son derece
önemli görevleri vardır. Türk yazınında Ömer Seyfettin, zamanının çok ağır
koşullarına karşın, evrensel değerler ile ulusalı, yerli ve milliyi buluşturan,
idealist “Bir Dünya Yazarı” olarak bu görevi fazlasıyla yerine getirmiştir.
Yazar olmak
önce iyi bir okur olmaktan geçer. Ömer Seyfettin, Türk klasikleri yanı sıra,
dünya klasiklerini (Fransızca’dan) okuyarak, Türkçe’ye çevirerek kendisini
yetiştirmiş, kısa hikâyeleri ile Türk hikâyeciliğine ve toplum yaşamına öncülük
yapmıştır. Kadın ve çocuklar ile ilgili yazdıkları Türk toplumunda devrimsel
ilkler olma özellikleri taşımaktadır. Hemşerisi Prof.Dr. Recep Duymaz’ın “Ömer
Seyfettin - Çocukluk Cenneti Gönen Hikâyeleri” kitabında dile getirdiği üzere,
çocuklar ve gençlerde birer eğitim değeri olan arkadaşlık, fedakârlık,
çalışkanlık, milli ve manevi değerlere, verilen söze bağlılık, güçlü bir hayvan
sevgisi onun hikâyelerinde sık sık karşımıza çıkan, insanlığın ortak
değerleridir.
“Geliniz Canip
Bey, edebiyatta, lisanda bir ihtilal vücuda getirelim... Ah büyük fikir! Say,
sebat ister!” satırlarıyla sonlanan mektubuyla (1911) Ömer Seyfettin, yazında
yalın Türkçe’nin başlangıç ateşini yakar ve yazılarında ısrarla Türkçe konuşma
dilini uygulayarak Yeni Lisan hareketinin başarıya ulaşmasında en önemli etken
olur.
Ömer
Seyfettin’in tüm yazdıklarını (külliyatını), son yıllarda üç kitapta toplayarak
yayımlayan Prof. Dr. Nazım H. Polat “Ömer Seyfettin’in diğer önemli bir cephesi
de dilciliğidir. Denilebilir ki Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan en büyük miras
Arapça-Farsça karşısında istiklâl mücadelesini kazanmış Türkçedir ve bu
mücadeleyi kazanmada en büyük pay sahibi ise Ömer Seyfettin’dir”
Ömer Seyfettin
İçin Ne Dediler?
(bütünsel değerlendirmelerden alıntılar)
(bütünsel değerlendirmelerden alıntılar)
Ziya Gökalp
“Ömer Seyfettin bugünkü Türkçemizin Christophe Colomb’udur... Kumanda ettiği
hudut bölüğünün Mehmetçik’leri gibi gurur, övünme, menfaat hislerinden uzaktı
(…) Puşkin gibi, Dante gibi dünya çapındaki sanatkârlar halka doğru gittikleri
için, öncelikle milli olmayı becerdikleri için büyük sanatçı olmuşlardır”
Ali Canip
Yöntem “Ömer Seyfeddin’in ehemmiyeti, yalnız kudretli bir hikâyeci oluşunda
değildir. O, bütün edebî kıymet hükümlerini değiştiren bir merhalenin ta
başındadır. Yani o bir inkılâpçıdır: Ömer Seyfeddin’e kadar devam eden bir
edebî lisan, Ömer Seyfeddin ile başlayan diğer bir edebî lisan vardır.”
Yakup Kadri
Karaosmanoğlu “...Ömer Seyfettin meğer istikbale hitap ediyormuş. Bir
çoklarımız bunu vaktinde anlayamadık. (...) Öleli bunca yıl olduğu halde en
hakiki ölüm olan unutulmaktan uzak duran Ömer Seyfettin işte bu kavgası ve
zaferi ile ebedilik sırrına ermiştir…“
Reşat Nuri
Güntekin “Ömer Seyfettin, benim çok sevdiğim ve beğendiğim bir insandı. Onun
hala etrafımdaki canlı insanların birçoğundan daha fazla bir kuvvetle
yaşadığını duyarım. (…) Ömer’in eseri ne kadar canlıdır, ne kadar hakiki sanat
güzelliğiyle güzeldir.”
Hasan Ali Yücel
“Ömer Seyfettin’in milliyetçiliği, tam bir kültür milliyetçiliği fikrine
dayanır (…) Unutanlar, unutulmağa -daha yaşarken- mahkûmdurlar. Ömer Seyfettin
gibi kendini unutturmamak için, eserleriyle mücadeleye devam edebilenlere ne
mutlu!.”
Şükran Kurdakul
“Ömer Seyfettin hikâyelerini, imparatorluğu yıkan savaşlar ortasında, memleket
severlikle yazmıştır”.
Doğan Hızlan
“…Onu bugünün şartları içinde değerlendirmekle kalmayıp edebiyat tarihi ve Türk
dilinin anlaşılması alanındaki önemini de hatırlamalı. Her çığır açıcının her
yenilikçinin görevi bir yere kadardır. Ömer Seyfettin hikâyesi olmasaydı
bugünün okuyucuları bir Salt Faik’e geçemezlerdi.”
Selim İleri
“…Ömer Seyfettin, öyküye gerekli ağırlığı tanıyan ilk yazarımızdır. Katılalım
ya da katılmayalım tüm düşüncelerini öykü dünyası kurabilmek için
geliştirmiştir…”
Mustafa
Miyasoğlu “Ömer Seyfettin’in hikâyelerini okumayanımız yok gibidir, adını
duyduğumuz veya yazılarına rastladığımızda, yıllardır göremediğimiz bir
yakınımıza rastlamış gibi mutlu da oluruz. Bu bizimle onun arasında bir ruh
akrabalığının göstergesidir ve Mevlana böylesi ruh akrabalıklarının kan
akrabalıklarından önemli olduğunu söyler... Böyle yazarlar yalnız bizde değil,
bütün dünya edebiyatında sayıca çok fazla değildir... Çok yönlü eserleriyle
çağdaş bir klasik haline gelen ve bağımsız aydınların yetişmesine yol açan eser
ve görüşleriyle tanınan bir şahsiyeti okuyup tartışmak...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder